KAZ DAĞLARI VE TERAKKİ?
Efendim,bu bir çevreci yazıdır.Kardeş blog tan aşırmadır.Kaz Dağlarının tahribi ihtimalinin gündeme gelmesiyle kaleme alınmıştır.Ancak,her ne kadar o dağlara ismi verilen mubarek hayvanla(yüzmek ve uçmayı sevmek gibi)ortak huylarımız olsa da,Kaz Dağları denmesi ta eskilere dyanır.Benimle bir alakası yoktur.Ayrıca,tahribatı da,insanoğlunun hırsı ile alakalı olup,aşağıda resimlerde gördüğünüz,(İnsani) keçi ciklerimin hiç bir suçu yoktur.
Bu resimler ise,daha altın v.s aramanın söz konusu olmadığı,2004 sene-i miladisinin,Temmuz ayının 15 ila 25 i arası tersim edilmiştir.İyi seyirler..
Bu resimler ise,daha altın v.s aramanın söz konusu olmadığı,2004 sene-i miladisinin,Temmuz ayının 15 ila 25 i arası tersim edilmiştir.İyi seyirler..
İnsanoğlu uygarlığı ile, teknolojisi ile, buluşları ile pek öğünüyor. İşin aslına bakarsanız, ihtiyaç duymuştur, çalışmıştır, Allah da vermiştir. ''Demek şu meşhud saltanat-ı insaniyet ve terakkiyât-ı beşeriye ve kemâlât-ı medeniyet, celb ile değil, galebe ile değil, cidâl ile değil; belki ona, onun zaafı için teshîr edilmiş, onun aczi için ona muâvenet edilmiş, onun fakrı için ona ihsan edilmiş, onun cehli için ona ilham edilmiş, onun ihtiyacı için ona ikram edilmiş.'' Sözler:296 Ama zalim ve cahil tabiatlı insanoğlu (Ahzâp:72) âdeti olduğu üzre abartmış ve ilerleme dediği şey, kendi ve dünyası aleyhine işlemeye başladığında bile gidişata dur demeyi bilememiştir. Kâh ok yaydan çıktığından, kâh hırslar dur durak bilmediğinden. Çok yol aldık, çok şey keşfettik. Ağır metalleri işledik, hayatımızın her yerinde ve artık bağırsaklarımızda; çocuklarımız otistik oldu. Elmanın, kirazın tadı yetmedi, boyalı, şekerli gıdalar icad ettik; çocuklarımız hiperaktif oldu. Evde yemek pişirmek zor geldi, hazır gıdalarla obez olduk. Daha çok ilerleme, daha çok hastalık.. Daha rahat, daha iyi yaşamak diye yola çıkıp, yaşam kaynaklarını kendi eli ile kurutmakta olduğunu görememiş veya görmezden gelmiştir. İşte küremiz gittikçe ısınıyor. Su kaynaklarımız kuruyor. Orta yaşlı bir insan ömrüne sığabilecek bir geçmiş zamanda, susuzluk nedir, musluktan akan suyun içilememesi nedir, bilmezdik. Öğrendik!.. Kaz dağlarına yolunuz düştü mü bilmem. Hasanboğuldu'ya çıktınız mı? Yaz sıcağında o dingin gölgelikler altında, suların içine kurulmuş masalarda kahvaltı ettiniz mi? Allah nasıl özenmiş yaratmış! Ne güzellik, ne zenginlik!..Ama hayır! Biz başka zenginlikler istiyoruz. Altın istiyoruz. Daha çok, daha çok altın. Onu yiyeceğiz, onu koklayacağız, onu teneffüs edeceğiz, onu seyredecek, onunla serinleyeceğiz!..Bir gazeteci güzel sormuş; ''Güney Afrikada bu kadar altın çıkıyor, neden hala fakirler?..'' Velev oradan altın bulunsa da ne kesilen ağaçlara, ne zehirlenen sulara, ne kaçan kuşlara, ne de farkında olduğumuz- olmadığımız daha başka kayıplara değmeyecek. Evet; dünyanın bir kıyâmeti olacak biliyoruz ama Allah aşkına!..Acele edip, erken bir kıyameti başımıza koparmak zorunda mıyız?
Yazıda geçen ''Hasan Boğuldu'' (Z.Gür boğulmadı!!)
Ve kenarında kahvaltılar yapılan derenin şırıltıları..
O kahvaltı esnasında, birer ''tıfl-ı nevreside'' olup birisi hariç,diğerleri bugün Talebe-i Üniverside olan çocuklarımız ve arkadaşları.
Etiketler: keçi, Seyahat, Tarih, Tefekkür.., temaşa keyfi
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa