CİSİM,KALP VE RUHUN DAİRE-İ HAYATI
yine şeftali,son çiçekler
Cismin , kalbin ve ruhun daire-i hayatlarından bahseder Bediüzzaman Hazretleri. Benim için kavranması zor bir konu. Geçen gün Lem'aları okurken yine karşıma çıktı ve okurken aklıma gelenler şöyle:
Bir dünya farzedin kol mesafeniz genişliğinde. Sınırları eliniz nereye yetişebilirse o kadar..Ki gerçekte cismimizin daire-i hayatı bu kadar işte. Bu dünyanın hedefi himmeti, saadeti ne olabilir? Cürmü kadar!..
Gözünüzün görebildiği alanla sınırlı bir dünya şüphesiz ilkinden daha iyi durumdadır. Gidemeseniz de görür, sözle de olsa müdahele edebilirsiniz belki..Fikriniz, düşünceleriniz de o oranda inbisat eder. Ama bu durumda da görebildiğiniz kadarını isteyebilir, umabilir, elde edebilirsiniz.
Hayale ise ne zaman, ne mesafe olarak sınır yok. Gerçi hayal de bildikleri ile sınırlı. Ama bildikleri içinde sonsuz kombinasyon yapabilir. Şimdi sınırları, hayalin gidebildiği yerle çizilmiş olan dünyanın lezzetleri de, beklentileri de, himmeti de, yatırımı da o nispette olur. Geçmişe ve geleceğe hulûl edilebilir. Oralardan feyz alınabilir.
Şimdi ruhun geldiği yere bakarsak; ruhlar alemi. Gideceği yer ise beka yurdu. Ruhun daire-i hayatına girmekle nasıl bir cevelan alanı kazanılabilir?
Benim düşünebildiğim bu kadar. Gavs-ı Azam gibi yerde iken Arş-ı âzamı ve İsrafil’in azamet-i heykelini temâşâ etmenin ne demek olduğunu , bunun nasıl bir hayat dairesi olduğunu ise biz bilemeyiz..
''Hem iman, geçmiş ve gelecek zamana nüfuz edemeyen o cüz-ü ihtiyarînin dizginini cismin elinden alıp kalbe ve ruha teslim eder. Ruh ve kalbin daire-i hayatı ise cisim gibi hazır zamana münhasır olmadığından, pek çok seneler maziden, pek çok seneler istikbalden daire-i hayatına dahil olduğundan; o cüz-ü ihtiyarî, cüz’iyetten çıkıp külliyet kesb eder. Zaman-ı mazinin en derin derelerine kuvvet-i imanla girebildiği ve hüzünlerin zulmetlerini def edebildiği gibi, nur-u imanla istikbalin en uzak dağlarına kadar çıkar, korkuları izale eder.'' Lem'alar, İhtiyarlar risalesi, 7. rica s. 231
sarı çiçeğin akıbeti(hayal gibi)
''Meselâ, cismin bekası, hayatı, vücudu, bulunduğu bir gün, belki bir saat olduğu ve mazi ve müstakbeli mâdum ve meyyit bulunduğu halde, kalbin hazır günden çok gün evvel, çok gün sonraki zamana kadar daire-i vücudu ve hayatı geniştir. Ruhun hazır günden seneler evvel ve seneler sonraki bir daire-i azîme, daire-i hayatına ve vücuduna dahildir. İşte bu istidada binaen, hayat-ı kalbî ve ruhîye medar olan marifet-i İlâhiye ve muhabbet-i Rabbâniye ve ubudiyet-i Sübhâniye ve marziyât-ı Rahmâniye cihetiyle, bu dünyadaki fâni ömür, bâki bir ömrü tazammun eder ve ebedî ve bâki bir ömrü intaç eder ve bâki ve lâyemut bir ömür hükmüne geçer.'' 3. Lem'a 3. nükte
''Madem dünya hayatı ve cismânî yaşayış ve hayvânî hayat böyledir. Hayvâniyetten çık, cismâniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetullah ve vahdâniyet sırlarını ifade eden Lâ ilâhe illâllah kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir. ''17. Lem'a 14. nota s.141
Bir dünya farzedin kol mesafeniz genişliğinde. Sınırları eliniz nereye yetişebilirse o kadar..Ki gerçekte cismimizin daire-i hayatı bu kadar işte. Bu dünyanın hedefi himmeti, saadeti ne olabilir? Cürmü kadar!..
Gözünüzün görebildiği alanla sınırlı bir dünya şüphesiz ilkinden daha iyi durumdadır. Gidemeseniz de görür, sözle de olsa müdahele edebilirsiniz belki..Fikriniz, düşünceleriniz de o oranda inbisat eder. Ama bu durumda da görebildiğiniz kadarını isteyebilir, umabilir, elde edebilirsiniz.
Hayale ise ne zaman, ne mesafe olarak sınır yok. Gerçi hayal de bildikleri ile sınırlı. Ama bildikleri içinde sonsuz kombinasyon yapabilir. Şimdi sınırları, hayalin gidebildiği yerle çizilmiş olan dünyanın lezzetleri de, beklentileri de, himmeti de, yatırımı da o nispette olur. Geçmişe ve geleceğe hulûl edilebilir. Oralardan feyz alınabilir.
Şimdi ruhun geldiği yere bakarsak; ruhlar alemi. Gideceği yer ise beka yurdu. Ruhun daire-i hayatına girmekle nasıl bir cevelan alanı kazanılabilir?
Benim düşünebildiğim bu kadar. Gavs-ı Azam gibi yerde iken Arş-ı âzamı ve İsrafil’in azamet-i heykelini temâşâ etmenin ne demek olduğunu , bunun nasıl bir hayat dairesi olduğunu ise biz bilemeyiz..
''Hem iman, geçmiş ve gelecek zamana nüfuz edemeyen o cüz-ü ihtiyarînin dizginini cismin elinden alıp kalbe ve ruha teslim eder. Ruh ve kalbin daire-i hayatı ise cisim gibi hazır zamana münhasır olmadığından, pek çok seneler maziden, pek çok seneler istikbalden daire-i hayatına dahil olduğundan; o cüz-ü ihtiyarî, cüz’iyetten çıkıp külliyet kesb eder. Zaman-ı mazinin en derin derelerine kuvvet-i imanla girebildiği ve hüzünlerin zulmetlerini def edebildiği gibi, nur-u imanla istikbalin en uzak dağlarına kadar çıkar, korkuları izale eder.'' Lem'alar, İhtiyarlar risalesi, 7. rica s. 231
sarı çiçeğin akıbeti(hayal gibi)
''Meselâ, cismin bekası, hayatı, vücudu, bulunduğu bir gün, belki bir saat olduğu ve mazi ve müstakbeli mâdum ve meyyit bulunduğu halde, kalbin hazır günden çok gün evvel, çok gün sonraki zamana kadar daire-i vücudu ve hayatı geniştir. Ruhun hazır günden seneler evvel ve seneler sonraki bir daire-i azîme, daire-i hayatına ve vücuduna dahildir. İşte bu istidada binaen, hayat-ı kalbî ve ruhîye medar olan marifet-i İlâhiye ve muhabbet-i Rabbâniye ve ubudiyet-i Sübhâniye ve marziyât-ı Rahmâniye cihetiyle, bu dünyadaki fâni ömür, bâki bir ömrü tazammun eder ve ebedî ve bâki bir ömrü intaç eder ve bâki ve lâyemut bir ömür hükmüne geçer.'' 3. Lem'a 3. nükte
''Madem dünya hayatı ve cismânî yaşayış ve hayvânî hayat böyledir. Hayvâniyetten çık, cismâniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetullah ve vahdâniyet sırlarını ifade eden Lâ ilâhe illâllah kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir. ''17. Lem'a 14. nota s.141
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa