Pazar, Ocak 21, 2007

ASR-I SAADETTEN(1)


Kâ’b Bin Mâlik ve iki arkadaşının öyküsünü bilirsiniz. Tebük seferinden mâzeretsiz geri kalmışlar, bunun üzerine haklarında Allah hükmünü bildirinceye kadar 50 gün dünyayı onlara dar eden bir tecrit cezasına uğratılmışlar.

Son olarak Hayât-üs sahabe’de hem de Hz. Kâ’b’ın kendi ifadelerinden dinlediğim bu öykü, pekçok ibret dersi içeriyor herbirimiz için.

Olayın başında seferden kaçma niyeti değil ama özürsüz bir ağırdan alma var. Demek hayırlı işlerde acele etmek gerek. Başka bir örnekte, bir sahabenin, sefere giden arkadaşlarından Cuma namazını kılmak için bile olsa geri kalması hoş karşılanmamıştı Efendimizce(a.s.m.).

Sefer dönüşü kimi gerçekten özür sahibi, kimi münafık 70 civarında kişinin mâzeretlerini kabul edip, niyetlerini Allah'a havale etmiştir Allah Resulü.(a.s.m.)
Şair olup etkili konuşma gibi bir ikrâm-ı İlâhiye mazhar olan Kâ’bın ise, olmayan bir mazereti güzel sözlerle süsleyip kendini affettirmesi mümkün gibi görünürken doğruyu söylemeyi tercih ediyor; herşeyi göze alarak:

‘ Hiç bir geçerli özrüm yok Yâ Resulallah’

‘Git ve Allah’ın hakkında vereceği hükmü bekle’ buyuruyor Efendimiz(a.s.m.). Ve müslümanlara onlarla konuşma yasağı..

Kendi durumunda olan iki kişi daha vardır. Onlar evlerine kapanırken Hz. Kâ’b halkın arasında dolaşıyor. Namazlarını cemaatle mescidde Efendimizin(a.s.m.) arkasında kılıyor. Onunla gözgöze gelmeye çalışarak, yalvaran gözlerle bakarak..ama Efendimiz her seferinde gözlerini kaçırıyor. Dile kolay, üç değil, beş değil, onbeş değil tam elli gün..

Bu süre içinde Kâ’b Bin Malik, nefsine arka çıkmıyor. ‘Ben bütün bunları haketmiyorum’ demiyor. Başka kapı aramıyor.

Üstüne üstlük o sırada Gassandaki kıptî liderinden bir mektup aldığı halde: ‘Duyduk ki Peygamber ve müslümanlar seni dışlamış, yanımıza gel îtibar görürsün’ Kendinize sorun ; hiç kimsenin yüzünüze bakmadığı,selâmınızı bile almadığı böyle bir durumda siz olsanız ne yapardınız?

Bu arada amcasının oğlu Ebû Katâde’nin tavrı da ayrıca dikkate değer. Çok sevdiği akrabasına, kendilerini Allah’tan başka kimsenin görmediği tenhâda bile selam vermiyor,Peygamber yasağını delmiyor.Hz. Kâ’bın yüreği yanarak sorduğu ‘Ya Ebâ Katâde sen bilmez misin ki ben Allah ve Resulünü severim?’ sorusuna :’Allah ve Resulu daha iyi bilir’ diye cevap veriyor arkasını dönerek. Demek onlar için Allah ve Peygamberinin hükmü her türlü bağlılıktan, akrabalıktan önemli ve öncelikli.

Nihâyet bir sabah namazı ardından ‘müjde Ya Ka’b ‘ nidasını duyduğunda ise secdeye kapanıyor. Beklediği tek bir müjde vardır. O da gelmiştir, hem de âyetle.(tövbe:118)

İşte Allah ve resulünün hükmüne razı olanların kavuşacakları ferahlık, sürûr, kurtuluş böyledir, dinleyenin bile yüreğine sirâyet eder. Öyle ki Efendimizin ;’bir kısmını kendine bırak’ ikâzı olmasa varını yoğunu infâk edecek.

Allah Hz. Kâ’b bin Mâlik’ten ebeden râzı olsun. Bizlere de onun teslimiyetinden bir nasip versin İnşaallah

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa