Pazar, Ocak 21, 2007

NAMAZA DAİR(9.sözden mülhem)


Bir yanda Kadîr-i Zülcelâlin azim tasarrufu ve o tasarruf içinde ihsanâtı var,diğer yanda kulun buna cevabı, yani ubûdiyeti.

Kul İlâhi tasarrufta celâlî tecellileri gördükçe ''Sübhanallah'' demeli,
Yaratılıştaki ve şuunattaki mükemmellikler ''Allahü ekber'' dedirtmeli,
Cemâl ve ihsan; Elhamdülillah söyletmeli,
Yani kulun her durumda söyleyeceği bir sözü var ve olmalı.
Zaten bu dünyada o sözü söylemek için bulunuyor.
Ve bu ubûdiyet duruşu namazla formüle edilmiş; Rabbimi nasıl tâzim, takdis edebilirim, şükrümü nasıl ifade edebilirim arayışı içinde olan insana ; işte böyle diye yolu yordamı sunulmuş; bir kolaylık bir güzellik olarak..
Cenâb-ı Allah namazın bu mânâsından hissemizi ziyâde eyleye..amiin..



Fecr..
Bahar öncesi gibi,
Kâinatın yaratılışının ilk günündeymişcesine,
Rahm-ı mâderde şu âleme doğmayı bekleyen bebek misâl insan;
Her fecir uyanır (uyanmalı)
Önünde belirsizliklerle, meşakkatlerle,vazifelerle dolu bir gün onu beklemektedir.
Bismillah deyip hiçbirşeye el sürmeden önce,
Allahü ekber deyip secdede yüz sürer (sürmeli)
Bilir (bilmeli ) bir kâdir-i Zülcelâlin yardımına, kollamasına, gözetmesine nihayetsiz ihtiyacı vardır.
O başlangıç,o yöneliş,o istimdat,o hâlini / aczini arzetme, duyulduğunu,dikkate alındığını bilmek ne güzeldir.( olmalı )
Güne fecir namazı ile başlamalı.


Zuhr..
Hz. Âdem dünyaya henüz ayak basmış,
Mevsim yaz,
Ömür gençlik kemâlinde misüllü,
Gün zuhr kemâlinde
Dünya işlerinin orta yeri
Soluklanma zamanı
Nereye böyle?...durup hatırlama zamanı
Bu bekâsız,meşakkatli işler içinde gaflet diz boyu
Ruh teneffüs ister
Bu nimetler şükür ister
Kayyûm-u Bâki olan Mün'im-i Hakîki'nin cemâl ve kemâli bir hayret secdesi ister
İnsan olan insan, zuhr zamanı kulluğunu namazla takdîm ister.


Asr..
Âlemlere rahmet Hz. Muhammed (a.s.m.) dünyaya teşrif etmiş.
O teşrifle;
Dünya mesrûr
Zaman mesrûr
Mahlûkât mesrûr
Melekût mesrûr
İnsan mesrûr
O teşrifteki in'amât-ı Rabbaniyeye şükür gerektir.
Dünyanın ikindisi olmuş, hem güzü..
Dünya işleri epeyce hâle -yola konmuş, maksud neticeler alınmış..
Nev-i beşerin şakaklarında ihtiyarlık güneşi tûlû ederken,
İşte gün de, güneş de ufûle meyletti.
Ne yerinde duruyor ki?..
Ne dünyanın kendisi, ne işleri, ne üstündeki memur misafirler..
Tebeddül etmeyen ancak Kadîm-i Bâki,Kayyum-u Sermedî..

Öyleyse şimdi hem güzün, hem ihtiyarlığın, hem âhir zamanın hüznüne karşı: ''zevâlsiz ve nihayetsiz rahmetinin iltifatına ilticâ edip,hesapsız ni'metlerine karşı şükür ve hamd ederek; izzet-i Rubûbiyetine karşı zelilâne rükûa gidip,sermediyet-i Ulûhiyetine karşı mahviyetkârâne secde ederek; hakiki bir teselli, bir rahat-ı ruh bulup, huzur-u kibriyâsında kemerbeste-i ubûdiyet olmak'' zamanı..
Asr namazı zamanı..


Mağrip..
Düşünün ki;
Kıyamet koptu kopacak..
Sorular da cevaplar da bitmiş, kağıtlar toplanmış,
İmtihan salonunun lambası söndürülmüş,
Hatta salonun kendisi de zelezele-i sekeratta
Kabrinizden dâvet var..
Ne gül var artık, ne koklayan..
Ne böcek , ne de temaşâ eden..
Dünyanın kışı..
Böyle zamanları, böyle halleri ihsas eder mağrib zamanı..
En iyisi bu âzim tasarrufun sahibine yönelmeli: Allahüekber..
Giden ve gitmekte ve gidecek olan mâsivadan elini çekmeli.
Geçmiş ve gelecek nimetler için hamdetmeli..
Yaşarken de ölürken de ancak O'na kulluk edip, ancak O'ndan yardım istemeli..
Kendi acz ve zaafını, fakr ve zilletini kâinatınkine katıp,O'nun hadsiz kibriyâsını, nihayetsiz kudretini, tegayyürsüz sıfat-ı kudsiyesini, kemalini tesbih, tazim, takdis etmeli..
Halife-i arz olmanın hakkını, mahlukatın tesbihatını temsil vazifesini unutmamalı.
Doğarken, yaşarken, ölürken, miracda , mahşerde her daim ''ümmeti, ümmetî'' diyen şefkatli Resul-ü Ekremine tecdid-i biat, selâm etmeli..
Dinle ki mağrib ezanını;
Kıyametin ayak sesleri duyulmakta..



İşa..
Artık ne güneş var ne eseri..
Ne insan, ne hatırlayan, ne hatırlatan..
Karanlığın örttüğü bu yerde, aydınlıkların da karanlıkların da Rabbi tasarrufta ancak
Bu karanlığı aydınlığa tebdil edebilecek olan;
Geceyi de gündüze,
Kışı da yaza,
Dünyayı da ahirete çevirebilecek olandır ancak.

Sabaha çıkmak yâ kısmet
Bir gün, bir gece olacak ki sabaha çıkmayıverecek bu fakir , şu dünya..
O geceyi bu gece bilmeli..
Henüz can bedendeyken, fenâ bulmadan,
Bir Bâki-i Sermedi'ye münâcatla, bir parçacık bir sohbet-i bâkiye bulmaya bakmalı.

Karanlık seni görmesine mani olmayan,seni hiç unutmayan, gözden çıkarmayan Mâ'bud ve Mahbub-u Baki'ye yönelerek,
Kulluğunu sadece ve sadece O'na takdim etmeli.
Şu hâzır karanlıktan da, istikbal karanlığından da saadet-i ebediyeye çıkarabilecek olandan, sırat-i müstakîme hidâyet istemeli.

Gündüzün güneşi gibi gecenin yıldızları da itaatleri ile sana nümûne-i imtisâl olup Allahü ekber dedirtmeli
Rükuda - secdede Allahüekber
Nefsim adına, mahlûkat adına, kainat adına Allahüekber
Sabahı umarak, haşri bekleyerek Allahüekber..

Etiketler: ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa