KUR'ANA MUHATAP OLABİLMEK
Mütekellîm-i Ezelî olan Rabbimiz, tenezzül edip bize hitâb etmiş.Bu durumda o hitâbla şeref-yâb olan bizler, o hitaba nasıl lâyıkı ile muhatap olabileceğimizi de ciddiyetle düşünmeliyiz.
Bunun için Kur’an nâzil olmadan önce muhatap olacak olan toplumun nasıl bir hazırlık evresi geçirmiş olduğu bize fikir verebilir.Bu konuda düşündüklerimi şöyle özetleyebilirim.
Bedii sanatlarla iştigal etmek suretiyle, latîfeleri işletip, güzeli görünce teşhis edebilecek bir hâl kesbetmek iyi bir alt yapı sağlayabilir.
Kur’an âyetlerini hayata geçirebilmek için müracaat ettiğimizde hemen bulabileceğimiz şekilde lafzını, hiç değilse manasını hafızamızda kayıt altına alabilmek için hafıza egzersizleri yapmak uzun dönemde çok işe yarayabilir.
Efendimizin (a.s.m.) hayatının, Kur’anın yaşanmış tefsiri olduğunu unutmamak, o tefsiri çokca okumak lâzım.
Kur’an ilk nazil olduğunda Peygambere (a.s.m.) eşlik eden o seçkin insanlar topluluğunun hayatlarına, şahsiyetlerine, büyüteç tutmak, yani sahabe hayatlarını okumak, insanı Kur’anı okumak-anlamak-yaşamak husûsunda gayrete getirebilir.
‘’İllâ da Kur’an’’ diyebilmenin ön koşulu ‘’önce ahiret’’ demek olmalı.
Kâl ile istiğfar etmenin yanısıra fiili istiğfar nev’inden hayatından müzahrefat ve mâlâyâniatı uzaklaştırmak, alıcılarını parazitlerden temizlemek, bizi işgal eden şeyleri fayda ve hikmet eleklerinden geçirmek olmazsa olmaz diyebiliriz. Mesela kulakların, gözlerin, hayalin, aklın, ruhun vs. istenmiyen girdilerden korunması bir nevi oruç tutturulması, bunların herbirinin Kur’andan gelecek mesajlar için açık ve temiz tutulması önerilir. ( sanırım bu nedenle Ramazan, Kur’an ayıdır.)
Kur’an ve kâinat kitabı mutlaka birlikte okunmalı.
Âyetlerin inişini tetikleyen olayların kaderî olarak belirlenmiş olma sürecini kendi hayatlarımıza bir tür tatbik ederek tam da ilgili ayetin öğütüne ulaşabilmek için ihtiyaç anlarımızı kollamak sonuca daha çabuk götürebilir.
Bize ulaşan bir Kur’an öğüdünü hayatımıza yerleştirme temrinlerini düzenli olarak yapmak, bir seferde çok ayet okumaktan daha işlevsel olabilir.
Bu yoldaki her çaba; bir fazilet medeniyeti gerçekleştirme ve kulluğu geliştirme-derinleştirme amacına yönelik olmalı.
Bütün bu hazırlıkların ve iyileştirme çalışmalarının kendisini de daha iyi anlamaya hizmet edecek olduğu Risale-i Nur külliyatını dikkatle ve devamla okumak, Kur’anı anlamak konusundaki en büyük güvencemiz.
İşte bu konuda bir paragraf:
O Kur’ân’ın zaman-ı nüzulunu istihzar ile, o semâvî hitabı hüsn-ü istikbal etmek için Ramazan-ı Şerifte nefsin hâcât-ı süfliyesinden ve mâlâyâniyat hâlâttan tecerrüt ve ekl ve şürbün terkiyle melekiyet vaziyetine benzemek ve bir surette o Kur’ân’ı yeni nâzil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitâbât-ı İlâhiyeyi güya geldiği ân-ı nüzulünde dinlemek ve o hitabı Resul-i Ekremden (a.s.m.) işitiyor gibi dinlemek, belki Hazret-i Cebrâil’den, belki Mütekellim-i Ezelîden dinliyor gibi bir kudsî hâlete mazhar olur. Ve kendisi tercümanlık edip başkasına dinlettirmek ve Kur’ân’ın hikmet-i nüzulünü bir derece göstermektir
Mektubat;390
Etiketler: Kur'an
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa