CENNET NASIL BİR YERDİR?
''Dünya Cenneti''İstanbul'dan
Okuduklarımda, bugünlerde,vefatlarının sene-i devriyelerini,rahmet ve minnetle yad ettiğimiz,Bediüzzaman'ın talebelerinden Zübeyir Ağabey ile Tahiri Ağabey arasında insanın içini ısıtan, göz kamaştıran bir muhabbet görüyorum. Tahiri Ağabey'in kendisinden çok genç olmasına rağmen Zübeyir Ağabey'e bir hürmeti, onu bir takdim edişi var ki..Şehir dışına çıkarken bile ondan izin ister, hizmete dair her tedbiri ondan sorarmış.
Onlar neye hizmet ettiklerini biliyorlardı. Hizmetin kutsiyetini de..Ama bir çok insan onların kim olduğunu bilmiyordu. Üstadlarının da..
Onlar neye hizmet ettiklerini biliyorlardı. Hizmetin kutsiyetini de..Ama bir çok insan onların kim olduğunu bilmiyordu. Üstadlarının da..
İşte cennet, hayatta iken sıradan insanlar gibi gözüken bu ağabeylerimizin hakiki makamlarının hakkalyakîn görüneceği yerdir.
Ve onların aziz Üstadları ile buluştukları, her türlü meşakkati geride bıraktıkları, ebedi sohbet meclislerinin kurulduğu yerdir.
''Ey insan!
Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun?
Otuz İkinci Sözün âhirinde denildiği gibi, dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun.
Müptelâ ve meftun ve müştak olduğunuz mecazî mahbuplarda ve bütün mevcudat-ı dünyeviyedeki hüsün ve cemal, Onun cilve-i cemâlinin ve hüsn-ü esmâsının bir nevi gölgesi; ve bütün Cennet, bütün letâfetiyle, bir cilve-i rahmeti; ve bütün iştiyaklar ve muhabbetler ve incizaplar ve câzibeler, bir lem’a-i muhabbeti olan bir Mâbud-u Lemyezelin, bir Mahbub-u Lâyezâlin daire-i huzuruna gidiyorsunuz. Ve ziyafetgâh-ı ebedîsi olan Cennete çağırılıyorsunuz.
Öyleyse, kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz.''
Mektubat, 20. mektup, s.223
Ve o sohbet dairesinin ortasında, alemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı, câmid maddelerin bile kendisini selamladığı, gel deyince geldiği, uğruna gözyaşı döktüğü, elinde cana geldiği, canların cânı Hz. Muhammed Mustafa'nın yer almasıdır. Orada bütün hakâretimizle birlikte o sohbete dahil olma umududur.
Ve bütün bu muhabbetlerin tarafından geldiği ve O'nun adıyla yaşandığı, kainattaki bütün muhabbetlerin medârı ve aslında mazharı gökler ve yerler Rabbinin, rüyet-i cemalini va'dettiği yerdir. Bunun ne demek olduğunu hayal etmek tâkâtimizin fevkinde..Ama Efendimizin bildirmesi ile biliyoruz ki cenneti bile unuturacak bir lütuf ve ikram-ı İlahi.
İşte cennet böyle bir yer..Cennet deyince aklıma sohbet yine sohbet geliyor. Ve o dâr-ı sohbeti çok merak ediyor, çok istiyorum.
Ve onların aziz Üstadları ile buluştukları, her türlü meşakkati geride bıraktıkları, ebedi sohbet meclislerinin kurulduğu yerdir.
''Ey insan!
Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun?
Otuz İkinci Sözün âhirinde denildiği gibi, dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun.
Müptelâ ve meftun ve müştak olduğunuz mecazî mahbuplarda ve bütün mevcudat-ı dünyeviyedeki hüsün ve cemal, Onun cilve-i cemâlinin ve hüsn-ü esmâsının bir nevi gölgesi; ve bütün Cennet, bütün letâfetiyle, bir cilve-i rahmeti; ve bütün iştiyaklar ve muhabbetler ve incizaplar ve câzibeler, bir lem’a-i muhabbeti olan bir Mâbud-u Lemyezelin, bir Mahbub-u Lâyezâlin daire-i huzuruna gidiyorsunuz. Ve ziyafetgâh-ı ebedîsi olan Cennete çağırılıyorsunuz.
Öyleyse, kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz.''
Mektubat, 20. mektup, s.223
Ve o sohbet dairesinin ortasında, alemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı, câmid maddelerin bile kendisini selamladığı, gel deyince geldiği, uğruna gözyaşı döktüğü, elinde cana geldiği, canların cânı Hz. Muhammed Mustafa'nın yer almasıdır. Orada bütün hakâretimizle birlikte o sohbete dahil olma umududur.
Ve bütün bu muhabbetlerin tarafından geldiği ve O'nun adıyla yaşandığı, kainattaki bütün muhabbetlerin medârı ve aslında mazharı gökler ve yerler Rabbinin, rüyet-i cemalini va'dettiği yerdir. Bunun ne demek olduğunu hayal etmek tâkâtimizin fevkinde..Ama Efendimizin bildirmesi ile biliyoruz ki cenneti bile unuturacak bir lütuf ve ikram-ı İlahi.
İşte cennet böyle bir yer..Cennet deyince aklıma sohbet yine sohbet geliyor. Ve o dâr-ı sohbeti çok merak ediyor, çok istiyorum.
Ve üstadımızın nice tenezzüh ve tefekkürüne sahne olduğunu tahmin ettiğimiz bir ''Barla Manazarası''
Etiketler: Din, Risale-i Nur
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa