Pazartesi, Ekim 29, 2007

ANT.DAN DÖNÜŞ YOLCULULUĞU

Efendim hepiniz bilirsiniz,merhum Şair Yahya Kemal'e milletvekilliği esnasında sormuşlar Ankaranın en güzel yanını, nedir diye.O da,İstanbul'a dönüşü demiş ya.Onun kadar olmasa da,seyahatların en güzel taraflarından biri de,selametle evine dönmek olduğu aşikar.Çok şükür,seyahat nimetini yaşadığımız gibi dönüşü de yaşadık sağlık ve sıhhatle.Önce bunu duyuralım dostlara.Sonra da ''bizim ekip''için başlı başına bir zevk olan yolculuktan bahsedelim kısaca.
Dönüş biletim 18 40 taydı.Giderken 18 00 e aldırabildim ancak,dönüş yolcularının çokluğu sebebiyle.Ramazan,referandum vb.sebeplerle ertelenen tıbbi kongreler ve altın portakalın üstüste gelmesi,İst-Ant hava yolu trafiğini azami doluluğa ulaştırmıştı bu günlerde.Dönüş için hava alanına erken gelince,en erken uçağa yedek yazıldım.Kısmetimiz son anda açıldı ve 1 saat önce yola çıktık.
Derdim,güneş batmadan havada olmaktı.Olduk ve uğraştığıma da değdi bence.Neden mi?
Aşağıdaki resimlere bakınız.Kalem-i kudret,sema boşluğunda,latif su buharından ne şekiller halkediyor.Güneş ışığıyla nasıl süslüyor ve bu tablo an be an değişiyor..ve ben yol boyunca gözümü alamıyorum pencereden.Boynum tutuluyor manzarayı seyretmekten.(Neyse ki,Dr.lara para vermiyoruz..kendi knedimizi tedavi edecek bir meslekteniz!)



Bunlar da,kara kuru topraktan çıkan güzellikler.Antalyada tespit ettik ama,bakan gözler her yerde görüyordur..












Etiketler: , ,

Cumartesi, Ekim 27, 2007

İNSANOĞLU KUŞ MİSALİ..VE BİR GÜNEŞ DOĞUŞU.

İnsanoğlu kuş misali demiş ya fıkradaki tembel vatandaş,yattığı kanapeden kalkıp karşı kanepeye geçince..
Bizimki öyle değil tabii..kelimenin tam manasına uygun..yani tam uçarak yer değiştirdik bu pazar..yamaç paraşütü veya micro light uçakla değil ama,seyre mani değildi.THY ile memleketin başka bir cennet köşesine uçtuk, Antalyaya..inanın sadece tam bir ilim aşkıyla..yanlış anlamayın sade seyahat aşkı değil bu..21.Ulusal FTR kongremize iştirak etmek için.Bilimsel kazançlarımızdan hastalarımız faydalanıyor.Diğer güzellik ve keyifleri de sizinle paylaşmamak haksızlık olur..
Efendim her uçuşta adetimdir THY dergisinin son sayfalarına doğru her sayıda bir meşhurun ilk uçmayla ilgili hatıralarını anlattığı yazılar olur.Onları mutlaka okurum.Ne hikmetse bu sefer'' ya,meşhur değilim ama,ben niye yazmıyorum,uçmayı bu kadar seven hem de yılda,3-5 bin mil yapan ve biri olarak.Ben yazayım da,yayınlamzsa onlar utansın! ''diye de bir fikir geldi aklıma.Onu da ilk burda açıklıyorum.Yani arkadaşlar,bu yazı,o yazının çekirdeği olabilir..
İstanbuldan hareketimiz 11 25 ti ve thy nin son yıllardaki gelişimine paralel olarak vaktinde kalktı uçağımız.Kaptan pilotumuz 900 mt.yüksekte seyir raporu verirken,yaklaşık 9 30 da Antalyada olacağız diyecek kadar dalgın veya mahmur olsa da,yolculuğumuzda bir problem olmadı.Ve bu sürç-ü lisan, benim o yükseklikte domates suyu içerek aşağıda hem kendisini,hem gölgelerini seyrederken,kendimi adeta üzerlerine atmaya teşvik eden,''atılmış pamuk yığınları''misali bulutları seyretmekten aldığım doyumsuz zevkimi,fotoğraf çekme alışkanlığım hiç te olumsuz etkilemedi..ve bu resimleri çektim..siz de seyredesiniz diye. (RESİMLERİN ÜZERİNE ÇİFT TIKLAYARAK,DAHA BÜYÜK GÖREBİLECEĞİNİZ GİBİ,TÜM BLOG RESİMLERİNDEN BEĞENDİĞİNİZİ MAİLLE TARAFIMDAN İSTEYEBİLİRSİNİZ)









SÜRPRİİZ !

BU DA ZİYRETÇİLERE BİZİM HEDİYEMİZ;
Geçenlerde,gökyüzüne pek meraklı blog yazarınız( Yani Şeyma hanım..biz de kendi çapımızda yazıyoruz ama,karıştırmayın diye beliritiyorum.o yazar,ben resmedermişim.Girişte öyle diyo.Gerçi o,ben resim çekerken gecikince de takılır, ''yahu ben şimdiye kadar o manzaranın resmini yapardım'' diye..kendisi eski bir ressam ve karikatüristtir de,benimle evlenmiş olması sayesinde kurtardınız,yoksa bir de bloga koyacağı resim ve karikatürlere yorum yapmak zorunda kalacaktınız!)Bir Tv programında,bir arakadaşın bir vatandaşa yahu 50-60 sene bu dünyada yaşadın da,bir gün olsun,gök nazdarı nazenin güneşimizin doğuşunu seyretmedin mi?diye ben ce de haklı bir hoş sitemini anlatmıştı.Bu gün sabah namazını müteakip tan yerine bir nazar edeyim dedim, ara sıra baktığım gibi.Hava hafif bulutlu idi..öyle de olunca,insanların ekseriya seyrenine doyamadığı,guruptan daha bir parlak ve muhteşem oluyor Tulu'(güneşin doğuşu kastediliyor)Hele de manzaraya deniz ve dağ gibi diğer Cemal ve Celal tecelligahları eklenince..biz de seyrederken,''kamera kararınca''fotoğraflamaya çalıştık,an be an..tam bir yaz-boz tahtası gibi(orjinal ifadesiyle,levh-i mahv ve ispat sayfası)en harika bir sulu boya tablosu letafeti,en hoş bir renk seromonisi seyrettik..Yükseldikçe,şiddet-i zuhurundan bakılamaz-görülemez hale gelen güneşi tesbit için, objektif açıklığını daralttık..enstantaneyi artırdık.bu kadar yapabildik..aynı açıdan çekilenleri,peşpeşe koymaya çalıştım..gerisini siz hayalen tamamlayın..ya da en iyisi,orjinalinden seyredin..zira her yerden ayrı bir güzel,her gün birbirinden güzel doğuyor,dünyamızın hem sobası,hem lambası,gök nazdarı,nazenin güneş.Bizler bakmasak ta,görmesek te.Elbette,bakanlar,görenler var zaten..
Cenab-ı Hak bizleri, Bakan,Gören,Tefekkür eden,Tezekkür eden,ve dahi Teşekkür eden kullarından eylesin..





























Etiketler: , , , ,

Pazartesi, Ekim 22, 2007

ISTRANCALARDA BİR HAZAN GEZİSİ

Efendim,günlerden pazar,aylardan Ekimin 21 i.Vatandaşlık vazifemizi yaparak,rferandum için oyumuzu kullandıktan sonra ,çok sevdiğim bir meslektaşım ve eşini de bu zevki paylaşmak üzere alarak yola çıktık.Yolda,12 şehit haberini alınca hazana hüzün de karıştı.Ama hayat devam ediyordu,yol da,yolculuk ta devam etti.
Bu sefer şanslıydınız,(eh ben de,hazır yazıyı kopyalamak az şans değil..) zira ekibin yazar yarısı da yanımdaydı.Geziyi onun kaleminden okuyacaksınız.Arada benim izahat ve eklemelerim(italik karakterler) olmazsa tabii ki olmaz.Ve kardeş blog(http://www.bizimekip.blogcu.com) dan biraz farkımız olmalı değil mi!

Hafta sonu Istıranca dağlarında rüya gibi bir gezi yaptık. Başlangıcı yağmurluydu ve şansımıza ne çıkarsa razıydık. İnce ince yağan yağmur bir süre gittikten sonra kesildi ve yerini sise bıraktı. Orman içinde yol alıyorduk ve sisler içinde ağaçlar çok gizemli görünüyordu. Sisten hiç bu kadar hoşlandığımı hatırlamıyorum. Hemen tamamen boş yolda yavaş yavaş seyrediyorduk. Daha sonra hava açıldı hatta güneş bile göründü. Yer yer yeşil, sarı ve kızıl yapraklar kısmen dökülmüştü yol kenarlarına; konfeti misal..Ah işte bu manzara..Şu ağaçlar, bu renk..Olgunluğun, kemâlin rengi bu. Baharın taze bir güzelliği varsa sonbaharın da görmüş geçirmiş, kemâle ermiş, meyvasını vermiş, vedalaşmaya hazır, hüzünlü bir güzelliği var. Bazı ağaçlar sanki tutuşmuş; sarısı kızılı alev alev..
Yazarın tasvire çalıştığı manzaralar..biz de tersime(resmetmeye )çalıştık.Ta ki tahayyülünüz kolay olsun.İbadet-i Tefekküriyeye vesile olsun.


Bu resmi özellikle çektim.Üstteki güzelliklerin zemini olan,bu kara-kuru toprak bu eserin müessiri olabilir mi?

Yolculuğumuz Türkiye'nin kuzeybatısına, İğneada'ya kadar sürdü. Denizle de buluştuk yani. ''Evcil yabani kazlar'' gördük burada..(Hayvansever liman başkanının kanat uçları kesilmediği için,uçabilen evcil kazlarını kasdediyor)
Muharire-i muhteremeniz,Cennetin dahi mühim nimetlerinden olan,yeme-içme faslını pas geçmiş..Limandan tazae lüferleri alıp,denize nazır lokantalarda pişrtip yeme imkanı var.Biz o lezzeti de yaşadık ve şükrettik.
Ve o arada,balıklarımızı pişirttiğimiz lokantanın bahçesinde,İğneada'yı seyreden bir ''güz gülü''de kameramıza takıldı.

Yazarımız da, bahsetmiyor ama,götürdüğü balıkların üzerine kahvemizi beklerken balık tarlasına atf-ınazar eyliyor.Ne düşünüyor bilemem!

Mağaranın girişi.
Sürpriz bir kararla epeydir planladığımız Dupnisa mağarası gezisini de araya sıkıştırdık. Virajlı, rüya yollar boyunca gidip mağaranın olduğu yere ulaştık.(Tabii yazara göre sürpriz..ben evden çıkarken kafaya koymuştum..yılladır arzu edip te gidemediğim Dupnisa ziyaretini.Hatta misafirler kahvaltı yapmış olsaydı,dönüşe bile bırakmıyacaktım) Kaz dağlarına benzettim biraz. Tam sevdiğim tarz keçi yolu ile gidiliyor girişine. Ve mağara.. Aman Yarabbi!..Ne muhteşem..Taştan bir tavan ama oluk oluk işlemeli.Galeriler..galeriler..Emr-i Rabbaniyi alan taş, su ve yıllar birlikte neler işlemişler.. Çok güzel bir yürüyüş bandı yapılmış. Işıklandırma da iyi. Bu gördüğüm en büyük mağara. Ve çıktığım en uzun merdiven..Çıkarken saat tutmadık ama inerken tam 10 dakikada indik. Düşünün on dakika boyunca inilen merdiven..Çıktık çıktık ve sürpriz: yer yüzüne ulaştık. Dağın bir tarafından girip üstünden çıktık yani..Mağara gezmek falan iyi de bir yere kadar!..İnsanoğlu yeryüzü için yaratılmış. Uçsa da, yüzse de vatanı yerin üstü..Birden ağaçların arasına çıkıverince epek sevindim. Ama geldiğimiz yoldan indik. Mağaranın içinde akan giden bir su var. Rabbimizin yeraltı hazinelerinden biri bu. Dağdan gelme suyun ta kendisi. Sanırım içilebilirdi ama denemedik. Pırıl pırıl görünüyordu. Dibinde tertemiz görünen taşlar. Görmeyenlere mutlaka önereceğim bir mağara Dupnisa Mağarası. Yanılmıyorsam ziyarete açılması oldukça yeni. Istırancaralara yolunuz düşerse gezinizi Dupnisa ziyareti ile taçlandırın.
4 milyon yaşındaki mağaranın ana girişi

Bahsi geçen merdivenlerden








Ve bu da,mağaranın tepesinden çıkınca görülen manzara..tekrar inişe geçiyoruz..

Bu da,''Sulu Mağara''bölümünün başlangıcı..ışıksız..ekipmanla girilebilen 1700 m.lik bölümün başlangıcı.Meraklıysanız,ona göre hazırlıklı geliniz..

Etiketler: , ,